Mitinglerin Başlaması
I. Dünya savaşına katılmayan ABD ve Yunanistan 1917 yılında resmen savaşa dahil olmuşlardı. Savaşın son yılı olan 1918’te, içlerinde Osmanlı Devleti’nin de yer aldığı yenilen devletler barış talebinde bulundular. Bu arada 8 Ocak 1918’de, ABD Başkanı Wilson tarafından hazırlatılan 14. Maddelik bildiriyi kendi kongrelerinde okudu. Söz konusu bildirinin 12. Maddesinde “Türklerin yoğun olduğu yerlerde, Türklerin egemenliğinin güvence altına alınması” yazmaktaydı.
Bu arada Ahmet izzet paşa hükümeti, yapılan barış görüşmelerinde, yönetime yabancıların müdahalede bulunmayacağı ve ülkeye hiçbir yabancı asker sokulmayacağına dair anlaşma yapılacağı ümit ediyor, anlaşmanın bu şekilde yapılacağını bekliyordu. Ancak imzalanan Mondros anlaşması ile hükümetin bu beklentileri tamamen boşa çıkıyordu. Anlaşmanın 7. Maddesi, itilaf devletlerine kendi güvenlikleri için gerekli yerlere asker çıkarma yetkisi veriyordu. Bu maddeye istinaden kendi güvenliklerini gerekçe göstererek istedikleri yerlere asker çıkarmaya başladılar. Anlaşmanın üzerinden 1 ay sonra itilaf devletleri donanmaları İstanbul’a giriş yaparak şehri fiilen işgal etmeye başladılar. İngiltere, Fransa ve İtalya kendi sömürgelerinden getirdikleri askerleri ile İstanbul sokaklarında gezmeye başlamışlardı.
“Osmanlı Devleti işgalleri kabul etmiş, ordusunu terhis etmiş veya etmektedir. İstanbul Hükûmeti, Türk birliklerine işgalcilere karşı konulmaması için emir vermiştir” (Uyanıker, 2009, s. 21).
Ocak 1919’da Paris’te başlayan görüşmelerde Wilson prensipleri denilen bildirge gündemdeydi. Ancak uzun süren barış görüşmelerinde sonuç alınamıyor, itilaf devletleri yıkılan imparatorlukların paylaşılmasında anlaşamıyor ve hatta kendi aralarında cepheler oluşuyordu.
Barış görüşmeleri devam ederken, 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu İzmir’e girerek işgal ettiler. Yunan ordusunun İzmir’e girişi İstanbul mitingleri fitilinin ateşlenmesine sebep olmuştu. Bu mitinglerde genellikle Wilson prensiplerinin 12. maddesi gündemde tutulmuştu. İlk toplantılar kapalı mekanlarda ve sonra 19 Mayıs 1919 tarihinde “İstanbul’da düzenlenen protesto mitinglerinde gerek konuşmacıların gerek dinleyicilerin çoğunluğu ulusal çıkarlarının bilincindeki kadınlardan meydana gelmiştir” (C. Şahin ve M. Şahin, 2013, s. 61) Kadınlı erkekli, ilk sokak mitingi Fatih’te, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı tarihte yapıldı. Konuşmacılar, Fatih belediyesinin balkonundan halka seslerini duyurdular.
“Balkan Savaşları sırasında ilk defa Darülfünun toplantılarında (8 ve 15 Şubat 1913) konuşmaya başlayan Türk kadını, buradan edindiği tecrübeyle de işgallere karşı İstanbul’da yapılan mitinglere katılarak görüşlerini bildirmiştir” (Uyanıker, 2009, s. 23).
Fatih Mitingi’nde Halide Hanım
Fatih’te yapılan bu mitingin konuşmacılarından, Halide Hanım’ın katıldığı ilk önemli mitingiydi. Bu mitinge Türk Ocakları tarafından davet edilmişti. “Konuşmasının en can alıcı noktaları halkı umutlandırmaya yönelik sarf ettiği sözler ve verilecek bir mücadelenin gerekliliğine atıfta bulunduğu kısımlar olabilir” (Uludağ, 2017, s. 56). Ayrıca bu mitingde kadınlara seslenmiş ve kurtuluşta onlara da görev düştüğünü söylemiştir.
Halide Edib Hanım, “Müslümanlar, Türkler, Türk ve Müslüman bugün en kara gününü aşıyor. Gece, karanlık bir gece. Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp müşâşâ (parlayan) bir sabah yaratacağız… Hanımlar, bugün elimizde top, tüfenk denilen alet yok, fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var: Hak ve Allah var. Tüfek ve top düşer, hak ve Allah bakidir. Topun yüzüne tükürecek kadar evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet duygusu var…” (Uyanıker, 2009, s. 24) sözleriyle halka seslenmiş, Hüseyin Ragıp Bey, “İzmir’in kaderini 4 kişinin oyu belirleyemez”, Selahaddin Ali Bey, “Wilson barış planının uygulanmasını istiyoruz”, Tahsin Fazıl Bey, “İzmirsiz bir Anadolu’nun olamayacağı” ifadesinde bulunmuşlardır. Ayrıca bu mitinge, Meliha Hanım ile Muslihiddin Adil Bey de konuşmacı olarak katılıp halka hitap etmişlerdi.
Üsküdar Mitingi
Bir gün sonra (20 Mayıs 1919), Üsküdar mitingi düzenlenmiştir. Bu mitinge,
Doktor Ferruh Niyazi Bey, Necati Kemal Bey, Naciye Hanım, Şair Talat Bey, Muzaffer Hamdi Bey, Sabahat Hüsameddin Hanım, konuşmacı olarak katılmışlardı.
Sabahat Hüsamettin Hanım, “…İşte hayatı, ruhu Türk olan İzmir’i bugün Yunanlar aldılar. Belki yarın da sinemizden bir şefkat, kalbimizden bir hayat koparır gibi birer birer Konya’mızı, Bursa’mızı hatta evet, bütün güzellikleriyle nazarları celp eden (üzerine çeken) çok sevgili İstanbul’umuzu da isteyecekler…” (Uyanıker, 2009, s. 25) ifadelerinde bulunmuştu.
Kadıköy Mitingi
22 Mayıs 1919 günü yapılan Kadıköy mitingine,
Ahmet Kemal Bey, Fahreddin Bey, Halide Edib Hanım, Hayriye Melek Hanım, Münevver Saime Hanım ve Kemal Bey, konuşmacı olarak katıldılar.
Sultanahmet Mitingleri
Bu mitinglerin ardından yapılan 4 adet Sultanahmet mitingleri başladı. Sultanahmet mitinglerinin ilki 23 Mayıs 1919 günü yapıldı. Bu mitingde Halide Edib’in anılarına göre, Ayasofya’ya kadar her yer dolarak mahşeri bir kalabalık katılmıştı. Bu mitinge, Fahreddin Hayri Bey, Halide Edib Hanım, Mehmet Emin Bey, Doktor Sabit Bey, Selim Sırrı Bey, konuşmacı olarak katılmışlardı.
Üzeri siyah bir örtü ile kaplanmış ve Wilson ilkelerinin 12. Maddesi yazılmış olan kürsüye çıkarak konuşmalarını yapmışlardı. Miting, Halide Edib Hanım’a yardımcı olan olarak yanında bulunan Sabahat Hüsameddin Hanım’ın eşi Cemil Bey tarafından filme çekilerek kayda alınmıştı. Kayda alınan görüntüler, acele edilerek akşam yıkanıp basıldı ve Karaköy rıhtımında bulunan Amerikan torpidosuna Amerika’ya ulaştırılması için teslim edildi.
Mitingdeki hak arayışı Wilson prensipleri üzerine kurulmuştur. Bunun Amerikan kamuoyuna duyurulması özellikle planlanmış ve kamera hazır tutulmuştur. Halide Edib kürsüden “Bu durumda başvuracak hiçbir Avrupa hükümeti kalmamıştır. Kendisi pay almayanlar, bu bölüşme yağmaya katılmayanlar da kanun, adalet ve insaniyet karşısında suçludurlar. Alemleri hak idi, fiilleri bir yağmadan ibaret” diyerek konuşmasını yapmıştı.
30 Mayıs 1919 tarihinde bir miting daha yapılacağı duyuruldu. Fakat Belediye Genel Müfettişi Ali Bey, önceki mitingde binlerce lira masraf edilip dikilen çiçeklerin ezildiğini söylemiş ve kürsünün aynı yere konamayacağını söylemiştir. Bundan dolayı kürsü, Sultanahmet Türbesi’nin önüne yerleştirildi.
Bu mitingde film çekimi yapan üç kişi vardı. Kameramanlardan biri Fuat Bey, diğeri Cemil Filmer’dir. Filmlerin propaganda için kullanılmak üzere hazırlandığı bazı parçalara yazılar eklenmiş olmasından anlaşılmaktadır.
Mitinglerin İçeriği
Konuşmaların içeriğinde yine Wilson prensibi yer almaktaydı. Konuşmacılar Batı’yı adaletsizlikle suçluyor, Yunanistan’ı ise açıkça suçlamışlardır. Kürsüye yine en az beş kişi çıkmış, birisi de Şükûfe Nihal Hanım’dı. Şükûfe Nihal Hanım: “Muazzez memleket, rüyalı ufuklarında senin için duyduğum ezeli aşkların, sonsuz yüce heyecanların aksi parlayan güzel İstanbul. Aziz vatan, beşiğimiz sendin, mezarımız yine sen olacaksın” direk insanlara seslenmiştir. Şükûfe Nihal Hanımı, İzmir’den sonra sıranın İstanbul olabileceği korkusu sarmıştı.
Ayrıca mitingin muhataplarına mesajları iletecek olan yabancı basın, “İstanbul, İtilaf Kuvvetlerini desteklemek için mitingler yaptı” yazarak yalan haberler yapmışlardı.
10 Ekim 1919 tarihinde Üçüncü Sultanahmet Mitingi görüntüleri yoktur. Bu sırada Erzurum ve Sivas kongreleri toplanmış, Anadolu’daki hareketlilik artmaya başlamıştı. Bunun etkisi İstanbul’a kadar yansımaktaydı.
13 Ocak 1920 tarihinde Sultanahmet’te son miting yapılmıştı. Kürsü Ayasofya hamamının önüne yerleştirilmiş ve Osmanlı bayraklarıyla donatılmıştı. Sultanahmet ve Ayasofya Camilerinin minarelerinden Saat 13.30 ile 14.00 arasında tekbir getirilmişti. Rıza Nur Bey konuşmasında, İstanbul’un kaybedileceği endişesi vardı. Konuşmasında, “Nasıl ki başsız vücut yaşayamaz ve işte biz o gün helak olmuşuz demektir” şeklinde konuşmuştu. Arkasında kürsüye çıkan Nakiye Hanım, barış görüşmelerinin sonuçlanmasının 14 aydır beklendiğini ve sabırların taşmak üzere olduğunu ifade etmişti. Konuşmasının devamında, lehimizde olan milletlere şükranlarını sunuyor, diğerlerinin adaletsizliğini mahkum ediyordu. Hamdullah Suphi Beyin, konuşmasından “lehimize olan milletlerin” Fransızlar olduğu düşünülmektedir.
Her seferinde alınan kararlar maddeler halinde yazılmış, itilaf kuvvetlerine, yurtdışına telgraflar çekilmiş, saraya gönderilmişti.
Halide Edib’in ilk katıldığı mitingde kısa süreli bir heyecan olmuş “oda geldi, bize geldi” sözü yayılmıştı, asıl kastedilen padişahtı. Padişah sandıkları kişinin Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa olduğu anlaşılmıştı. Fakat bu son mitingde Veliaht Abdülmecid Efendi vardı.
Konuşmacıların Ankara’ya Gitmesi
Mitinglerdeki konuşmacıların bir kısmı, 16 Mart 1920’de Osmanlı Meclisinin kapatılmasıyla Ankara’ya gitti. Mayıs 1920’de, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte hakkında idam kararı alınanların arasında Halide Edib Hanım ile kocası Doktor Adnan Bey’de vardı. Rıza Nur ve Hamdullah Suphi’de Ankara’ya gelenler arasındaydı ama Nakiye Hanım ve Şükufe Nihal Hanım gibi İstanbul’dan destek vermeye devam edenlerde vardı. Abdülmecid Efendi 1922’de Ankara meclisi tarafından Halife seçildi, 1924 yılında ise bu unvandan dolayı sürgüne gönderildi.
Sonuç olarak Türk kadınları, işgalci kuvvetlere karşı olan mitinglerde hep ön safta yer almışlar. Ayrıca etkileyici konuşmalarıyla, yapılan haksızlıklara karşı durmuşlar, Osmanlı ülkesinde ve dünya kamuoyunda bilinmesini sağlamışlardır.
Kaynakça
Şahin, C. & Şahin M. (2013). Osmanlı Son Dönemi ile Milli Mücadele Yıllarında Türk Kadınının Sosyal, Siyasî Ve Askerî Faaliyetleri. NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2, 53-72.
Uluğdağ, N. (2017). Milli Mücadele Döneminde Rıza Mühendisliği Halide Edib Adıvar. Yüksek Lisans Tezi, Başkent Üniversitesi, Ankara.
Uyanıker, F. (2009). Milli Mücadele’de Türk Kadını. Ankara: Genelkurmay Basımevi.