Bizans sanatında acı, şiddetli hareketler, eli başa doğru kaldırma, elle ağzı kapatma, elleri birleştirme, başın kıyafetle kapatılması, kolları yukarı kaldırma, figürlerin kucaklaşması ve çeşitli yüz mimikleri gibi çeşitli ifade yollarıyla anlatılmaktadır. Daha detaylı anlatmak gerekirse;
Yaşanan üzücü olayların ardından saçları koparma, kıyafetleri parçalama, tırnaklarla yüzü yırtma gibi abartılı hareketler “vakur bir davranış biçimi olmadığı, daha önemlisi Soterioloji dogmasına aykırı bir davranış olduğu için hoşgörülmemektedir” (Maguire, 1977, s. 144; aktaran Coşkuner, 2009). Ancak Kilise Babası, Ioannes Khrysostomos’dan, Bizanslıların yas tutmaya karşı olmadıklarını anlıyoruz. Ona “göre kederli olma insanın doğasında vardır” (Coşkuner, 2009, s. 108). Bundan dolayı yasak olan gözyaşı dökmek değil, dövünmektir. İncil’den alınarak yapılan resimlerde ise farklı acı çekme tasvirleri görülmektedir. Ölümün olduğu tasvirlerdeki, saç koparma hareketi Klasik Dönem Sanatı’nda yer alırken, Bizans Sanatı’nda da az olsa da kullanılmıştır.
Acının Tasviri
Bizans resminde, figürler ağladıklarını gizlemek için elleriyle yüzlerinin bir kısmını veya tamamını kapatır biçimde ve gözyaşlarını silmek için maphorion’larını veya ellerini yüzlerine doğru kaldırmış biçimde tasvir edilmişlerdir. “İncilci Yahya’nın çenesini eline dayaması da düşünceli bir keder halini anlatır” (Coşkuner, 2009, s. 109). Bu vakur tavır ise Bizans düşüncesiyle uyum gösterdiği için, 6. yüzyıldan itibaren Bizans Sanatında yerini almıştır.
İkonoklazma Dönemi’nden sonra keder tasvirlerinde gelişim yaşanmıştır. Figürler artık resimlerde, ellerini başa veya yüze doğru kaldırmış, ağzını iki elle kapatmış, yüzünü ve başını kıyafetiyle kapatmış, ellerini birbirine kavuşturmuş, başka bir figürle kucaklamış ve kollarını havaya kaldırmış biçimde tasvir edilerek kederleri ifade edilmiştir. Ağzı elle kapatma ise hıçkırıkları bastırma ya da şaşkınlıkla karışık acı duygusunu ifade etmektedir.
Resimlerde yer alan figürlerde az da olsa mimik kullanılması keder ifadesine katkı sağlamıştır. “Sahnelerde figürlerin duygusal ifadesindeki yoğunluk ise kişinin kutsallık derecesine göre değişir” (Coşkuner, 2009, s. 110). Yalnız Bizans Sanatı’nda ilahi kişiler, Yunan Sanatı’nın bir geleneğinin devamı olarak tefekkür içinde tasvir edilmiş ve bundan dolayı sıradan insanlar gibi aşırı duygusal mimiklerle tasvir edilmemişlerdir. Mimik olarak ise en fazla kaşların çatılması kullanılmıştır. Ayrıca yanaklardaki ve gözaltlarındaki gözyaşı gölgeleri ile kapalı gözlerde bu mimikler içinde yer alır. “Dokuzuncu ve on ikinci yüzyıllar, Bizans sanatında üzüntü taşıyan jestler ve yüz bozulmaları, tekrarlama ve abartı ile daha görünür hale gelmesine rağmen, acı çekmenin temel yöntemleri orta dönem boyunca aynı kaldı” (Maguire, 1977, s.172).
Orta Bizans Döneminde Acının Tasviri
Orta Bizans Dönemi’nde ise Meryem’in acısını göğsüne bastırdığı elinden anlamaktayız. Onun haricinde, yüz mimikleriyle kederi belli edilmiştir. 7. yüzyılın sonlarında Meryem ve İncilci Yahya, parmaklarıyla dudaklarına dokunarak veya ağladıklarını gösteren, ellerini yanaklarına bastırır şeklide tasvir edilmişlerdir. Bunun örneklerinde birini Göreme Elmalı Kilise’deki İsa’nın Çarmıha İsa tasvirinde görmekteyiz. Meryem burada “sağ elini öne doğru uzatırken, sol eliyle yanağını tutmaktadır. … Başını solundaki figüre çevirmiş olan Meryem’in yüzündeki acı ifadesi belirgindir” (Aykol, 2004, s. 88). Bunun haricinde, İncilci Yahya’nın boynunu bükerek sağ eliyle çenesini tutması, kederini ve ağlamasını ifade etmektedir. Şiddetli acıyı gösteren ifadeler ise, resimlerde Orta Bizans Dönemi’nden sonra yer almaya başlamıştır.
Orta Bizans Dönemi’ne ait Koimesis tasvirinde, sonraki dönemde göreceğimiz abartılı hareketlerle acısını yansıtan figürler yer almamaktadır. Figürler, yana bükük başlarını ellerine yaslamış veya gözyaşlarını silmek için maphorion’larını yüzlerine doğru kaldırmış halde, acılarını ifade ederken tasvir edilmişlerdir. Ayrıca, “başı ellere dayayarak yas tutma hareketi, özellikle Analepsis sahnelerinde erken dönemden, 12.yüzyıla kadar kesintisiz devam eder” (Maguire, 1977, s. 146-151; aktaran Coşkuner, 2009). Ayrıca figürlerin karşılıklı duruşları ve “yüz hatları kederini ifade etmesi için” çarpıtılmış halde tasvir edilerek acıları yansıtılmıştır (Coşkuner, 2009, s. 111). Koimesis gibi sahneler yeniden diriliş, kurtuluş olarak yorumlandığı için Orta Bizans Dönemi’nde bu abartılı hareketler yer almaz.
Geç Bizans Döneminde Acının Tasviri
Geç Bizans Dönemi’ne ait olan Ölü İsa’ya Ağıt tasvirinde, acıyı ifade eden abartılı hareketler yer almaktadır. İsa’nın hemen başucundaki ve resmin sol arka tarafındaki kırmızı giysili kadın figürler saçlarını çekerken ve biri melek olan, toplam üç figür ellerini havaya kaldırmış halde, abartılı şekilde acılarını yaşarken tasvir edilmişlerdir. Onların haricinde, resmin sağındaki mor maphorion giymiş figür hıçkırıklarını gizlemek için veya şaşkınlıkla beraber acı duymasını ifade edecek şekilde sağ eliyle ağzını kapatmış, İsa’nın başının arka tarafındaki turuncu maphorion giymiş figür ağlamasını gizlemek için kıyafetiyle yüzünün bir kısmını kapatmış, İsa’nın ayaklarının ucundaki figür dizlerinin üstüne çökmüş ve ellerini İsa’ya doğru uzatmış, İncilci Yahya ise İsa’nın eline kapanmış ve Meryem’in sağ elini karşısındaki kadın tutmuş, karşılıklı birbirlerine bakar halde, acılarını yaşarken tasvir edilmişlerdir. Ayrıca figürlerin aşağıya eğik kaşları ve yüz çizgileri de acı ve şaşkınlıklarının başka bir ifadesidir.
Kaynakça
Aykol, S. (2004). Göreme Vadisinde Bulunan Elmalı Kilise ve Duvar Resimleri. Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Coşkuner, B. (2009). 11. Yüzyılda Kapadokya Bölgesindeki İsa’nın Doğumu ve İsa’nın Çarmıha Gerilmesi Sahneleri. Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Maguire, H. (1977). The Depiction of Sorrow in Middle Byzantine Art. Dumbarton Oaks Papers, 31, s. 123-174.